PRP (Platelet-rich plasma), trombositten zengin plazma santrifüj yöntemi ile kişinin kendi kanından elde edilen plazmanın konsantre edilerek içerisindeki trombositlerden yararlanılan bir tedavi yöntemidir. Kişinin kendi kanından elde edildiği için bağışıklık sistemi üzerinde yabancı bir madde etkisi oluşturmayacağından immün reaksiyon (bağışıklık tepkisi) riski de çok düşüktür.
PRP (Platelet-rich plasma) 1990'larda ilk kullanılmaya başlandığı zamanlarda kronik iyileşmeyen yaraların tedavisinde ek tedavi olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu alanda etkili olduğunu gösteren çalışmalardan sonra ise tedavi olarakta kabul görmüştür. Geçtiğimiz 10 yılda ise PRP nin iyileşme ve yenileme özellikleri sadece yara iyileşmesinde değil, plastik cerrahi, diş ve saç kaybı tedavisi gibi alanlarda kullanılmaya da başlandı.
PRP'nin içerisindeki plateletler enjekte edildikleri bölgeye kendi içlerinde bulunan bir takım büyüme faktörlerini bırakırlar bunlar aktif hale gelikten sonra ise;
Bu faktörler o bölgenin damarlanarak kanlanmasını ve hücre çoğalmasını tetikler. Aynı zamanda kolojen sentezini ve bağışıklık hücre artışını da sağlar.
2016 yılında Amerikan Klinik Dermatoloji Dergisi'nde PRP'nin saç kaybı tedavisinde kullanılması üzerine yapılan çalışmaları analiz ederek karşılaştırma yapan bir makale yayınlandı. Bu makalede incelenen çalışmalarda saç kaybı için PRP tedavisi alan hastalarda; saç kalınlığında, santimetre kareye düşen saç sayısında, folikül damarlanmasında ve saç folikülü sayısında artış görüldü.
Araştırmaya katılan hastaların çoğunluğunu erkeklerden oluşuyordu.Tedavi alan hastaların memnuniyetleri ölçüldüğünde ise10 hastadan en az 7'sinin memnun olduğu ve %85 e yakın oranlarda saç kalitesi ve kalınlığında artış olduğu raporlandı. Tedavinin etki süresi karşılaştırıldığında en etkili sonucun uygulamanın 3. ayında elde edildiği görülürken 12. aya gelindiğinde etkinin azaldığı görülmüş. Yan etki olarak ise en sık rastlananlar arasında olan injeksiyon sonrası kısa süreli ağrı tespit edildi. Bunun yanı sıra herhangi bir ciddi veya uzun süreli etki görülmedi.
Sonuç olarak bu yöntem için yapılan çalışma sonuçlarının tatmin edici ve umut verici olduğu ve herhangi bir güvenlik veya yan etki sorununun olmadığı görüldü.