Ankilozan spondilit, genel olarak genç yaştaki bireylerde kalça ve omurga arasındaki eklemin iltihaplanması ile gelişir. Zamanla bu eklemler birleşerek tek bir kemik şekline bürünebilir. Bu durum postürün öne doğru eğilmesine yol açar. Erken teşhis ve tedavisi yapıldığında semptomları ve ilerlemesi azaltılabilen bir hastalıktır. Ankilozan spondilit belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir? Cevaplar yazımızda.
Halk arasında kamburluk diye de bilinen ankilozan spondilit, omurgadaki bazı küçük kemiklerin yani omurların iltihaplanarak zamanla birbirleri arasında kaynayıp tek bir kemik oluşturdukları bir hastalıktır. Bu kaynama neticesinde omurga hareket kabiliyetini kaybederek öne doğru eğik bir hal alır. Şayet durumdan kaburgalar da etkilenirse kişi için derin bir nefes almak oldukça zorlaşır. Kamburluk yaşayan kişi için hayat kalitesi yüksek oranda düşer. Kadınlara oranla erkeklerde 2-3 kat daha fazla görülen bir hastalıktır. Hastalığın şiddeti ve seyri kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir. Genellikle hastalığın oluşmasında en büyük etken genetik faktörlerdir. Kesin bir tedavisi olmayan hastalık için semptomları hafifletici tedaviler uygulanır.
Ankilozan spondilitin oluşmasındaki esas nedenler henüz belirlenememiştir. Ancak uzmanlar bu problemin gelişmesinde bazı genetik etkenlerin rol oynadığını düşünmektedir. Bilhassa, HLA-B27 isimli gene sahip kişilerde bu hastalığın gelişme riskinin yüksek olduğu düşülmektedir. Yanı sıra, bu geni taşıyan herkeste hastalık oluşmadığı da bilinmektedir. Bu yüzden hastalık için genle beraber bazı çevresel tetikleyicilerin de olması gerekir.
Hastalık için diğer bir etken ise erkek cinsiyete sahip olmaktır. Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla kamburluk görülür. Ayrıca hastalık sıklıkla geç ergenlik ya da erken yetişkinlik çağlarında meydana gelir.
Şiddetli bir ankilozan spondilit tablosunda vücut, hasara uğrayan kemiklerini onarmak için yeni kemik dokuları oluşturmaya başlar. Ancak bu yeni gelişen kemikler omurlar arasındaki boşlukları doldurarak zamanla omurganın doğal hareketlerini yapmasını engeller. Omurga sertleşerek esnekliğini kaybeder. Bu birleşme kişinin göğüs kafesinin de sertleşmesine neden olarak nefes alma kapasitesini düşürür.
Diğer bir kamburluk komplikasyonu ise üveit hastalığıdır. Ani gelişen bu problem göz ağrısı, bulanık görme ve kuvvetli ışığa karşı hassasiyet semptomlarına neden olur. Bu belirtileri taşıyan kişilerin vakit kaybetmeden göz doktoruna gitmeleri gerekir.
Bazı hastalarda ise hastalığın erken döneminde kemikler incelir. Bu durum zayıflayan omurların parçalanmasına yol açar. Sıkıştırma kırılması denen bu parçalanma kişinin eğik pozisyonunu iyice ağırlaştırabilir. Bu omurga kırkıları omurilikten geçen sinirlere baskı yaparak zarar verir.
Ayrıca ankilozan spondilit vücutta bulunan en büyük atardamar olan aort için de sorun yaratabilir. Aort iltihaplanması kalp üzerindeki aort kapakçığının fonksiyınunu bozacak kadar büyüyebilir.
Hastalık yetişkin ve genç insanlarda iltihaplanmadan dolayı bel ve omur ağrısına neden olur. İlk dönemlerinde belirsiz olan bu ağrılar zamanla şiddetlenmeye başlar. Omuz, kalça, sırt ve boyunda gelişen ağrılar dinlenirken ve sabah ilk saatlerde fazla olurken, hareket edilmesi ile azalabilir. Hasta uykudan uyandığı zaman belirli bir süre tutukluk hisseder. Ayağını yere ilk bastığında ise topuk ağrısı hissedebilir. Bunun sebebi ise dinlenme esnasında eklemlerde ağrı potansiyelinin artmasıdır. Ayrıca hastalıktan muzdarip olan kişilerin diz, kalça, el ve ayak, omuz eklemleri, göğüs kafesinde şişlik ve ağrılar meydana gelebilir. Bu ağrılar kişiyi gece uykudan uyandıracak boyutlara gelebilir. Hastalığın ileri dönemlerinde omurlar arası birleşme sonucu postürde öne doğru eğilme gelişebilir. Boyunda hareket kısıtlaması, gözde kızarıklık ve iltihaplanma, böbrek rahatsızlıkları ve iltihaplı bağırsak hastalıkları da meydana gelebilir. Ankilozan spondilitin en ayağın belirtileri ise şu şekildedir:
Hastalık için teşhisi romatoloji hekimi koyar. 3 aydan daha fazla süren şikayetleri olan hastanın detaylı bir şekilde tıbbi öyküsü alınır. Ailede hastalık geçmişi olup olmadığı sorgulanır. Daha sonra fiziki muayene uygulanır. Bu muayenede hareket kısıtlılığı testleri yapılır. Bacak ve omur eklemlerinin hareketlerine bakılır ve göğüs bölgesindeki ödemin normal olup olmadığı incelenir. Şayet doktor gerekli görürse laboratuvar testleri ve radyolojik görüntüleme de isteyebilir. Bu şekilde kesin teşhis konulabilir.
Kesin bir tedavisi olmayan hastalık için yapılan uygulamalar, enflamasyonu en aza indirerek hastada bulunan ağrıları minimize etmeye çalışmaktır. Bu sayede hastadaki hareket fonksiyonları da artabilir.
Tedavide sıklıkla non-steroid antiinflamatuvar ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar hastanın ağrılarını, enflamasyonunu ve sertliğini azaltarak rahatlatabilir. İlaç tedavisine ek olarak, fizik tedavide hastalığın ilerlemesini engelleyen bir yöntemdir. Bir fizik tedavi uzmanı eşliğinde yapılan tedavi, hastanın ağrılarını dindirirken, kaslarının güçlenmesine de katkı sağlar.
Vakaların çoğunda cerrahi bir müdahaleye gerek duyulmaz. Ancak, kalça ekleminin değişmesine ihtiyaç duyulacak kadar hasar alan kişide veya şiddetli eklem ağrısı veya tahribatı olanlarda yapılabilir.
Hastaların düzenli hekim kontrolüne gitmeleri ve ilaçlarını almaları haricinde kendi kendilerine de yapabilecekleri birkaç hayat tarzı değişikliği bulunur. Bunlar şu şekilde sırlanabilir: